Fazlasıyla üzüyoruz kimseleri; aslında bizim için kimseden öte
kişileri...
Evet;
insanoğlu zeki, insanoğlu ayrıcalıklı. O düşünür, o tasarlar, o yapar. O
bahşedilen aklını
tasarımına yaraşır şekilde kullanır; ama aklının
harikalığına kapılıp umursamadığı, aklından çıkan
ve bundandır kullanmayı pek beceremediği bir de
kalbi vardır insanoğlunun.
Her şeyi aklına danışır o zeki yaratık. Hep aklına yatanı yapmaya çalışır. Kalbi unuttu mu akıl, hep bir bencil çalışır, hep
bir menfaatçi. En ufak bir karışıklıkta, bir kavgada onu düşünmeyen biri hep haksız olur. Ona hak vermeyen, onu haksız gören
herkes haksız. Öyle bencil olur ki bazen, bütün kalbiyle ona sevgisini sunan
bir insanı kendisi gibi düşünmediği için yargılar, düşüncesiz görüp bir kenara atar;
sevginin kıymetini bilmez çünkü. O, kalbini aklının ona anlattığı kadarıyla bilir. Ve aklı hep ona aynı şeyleri söyler kalbi hakkında;
“Sadece seni ayakta tutar o dört odalı; başka bir işe yaramaz.”
Çevremizde engele sahip insanları görünce -Adına engel demişler; dünyada engellerin olmadığını bilmeden- onlara bir başka bakıyoruz, bir farklı yere koyuyoruz. Özür sahibi diyoruz utanmadan, onlara bir özür borçluyken. Onları sanki elinden bir iş gelmeyen, sanki akıl sahibi olmayan, düşünemeyen biri gibi görüyoruz. Hani her şeyimiz oldu ya bizim maddiyat, hani sadece mantıklı düşünmek ile sürdürüyoruz ya hayatımızı. O kişileri atıp bir kenara görmezden geliyoruz insanoğlunun doğumunda aklıyla birlikte gelen iğrenç üstünlük gösterişiyle. Hiç düşünmüyoruz ama onların
kalbini bizden çok daha üstün beceriyle kullanabildiğini. O etrafa safça bakan, tertemiz gören gözlerini saflıktan ya da zekalarındaki gerilikten öte görmüyoruz. Oysaki onlar bizden çok daha insanlar. Kalbini aklından yüce
gören varlıklar onlar. Aslında o gösteriş en çok onların hakkı eğer bilmiyor olsalar kötülüğünü, kalpleri alabilse o kötülüğü. Bilinse eğer kocaman kalplerinin ihtişamı; o ihtişam ki yerle bir eder aptalca gösterişlerimizi.
Tamam,
Onların var bir engeli üzmeden önce kimseleri; kimseden öte bazı kişileri...
Onların var bir engeli üzmeden önce kimseleri; kimseden öte bazı kişileri...
Onların kabahatinden önce var bir özrü.
Peki sen
söyle duygu yoksunu, akıl düşkünü;
Senin kaç kabahatin var özürlü? Kaçında diledin?
Senin kaç kabahatin var özürlü? Kaçında diledin?
Hasan
BULUT
0 yorum:
Yorum Gönder