Komiser Kerem olay yerine ekipten bir süre sonra geldi. Olanlar hakkında bilgi aldı. Kim olduğu bilinmeyen bir adamın, gecenin bir saati, bir eve gelip küçük bir aileyi katlettiği oldu bütün öğrenebildiği. Eve girdi. Olay yerinde hala dün gece yaşananların izi tazeydi. Kapıdan içeri adım atar atmaz o küçücük bedeni gördü. Yüzüne baktı. Ağlamıştı. Yanaklarında ufaktan bir iz bırakmıştı bembeyaz yüzünde o baharın yeşili gözlerinden akıp süzülen tuzlu gözyaşı. Dayanamadı Kerem. Yıllardır yürüttüğü, sayısız ceset, kurşun ve kesik izleri gördüğü mesleğinde bu defa tutamadı kendini. Gözleri doldu; ama ağlamadı. Ağlayamazdı ki. Koskoca komiser, hiç ağlar mı, göz yaşı döker mi hiç? Duygusu olmaz ya hani. Hani onlar sert görünümlü, kalpsiz adamlar ya! Hani işleri hep cinayetler, işleri hep cesetlerdir ya!
Olay yeri ekibine sinirinin etkisiyle; "Ne zamandır ışık altında kan izi taraması yapılıyor?" dedi. Bir memur; "Yeni geldik komiserim. Geldiğimizde açıktı." O eğilip Ali'nin yüzüne bakarken olay yerine ve kurbanlara ait bilgiler veriliyordu kulağına; "3 ceset. Biri erkek, 1.80 boylarında, kumral. Diğeri bir kadın. Esmer, 1.70 boylarında. Sonuncusu..." diye devam edecekken ekipten bir memur, sert bir şekilde kesti sözünü komiser; "Yeter!"
"Hepsinin ölümü neredeyse aynı şekilde komiserim. Göğüse tek kurşun. Tahminlerimiz önce anne ve babanın vurulduğu. Kurşunlar köpek ve çocuğa sıkılan kurşunlardan daha isabetli ve kritik. Ardından rastgele iki atış olmuş. Çocuk ve köpek o esnada vurulmuş. Bir boğuşma olmuş olabilir. Burdan yola çıkarsak; katilin tek başına hareket ettiğini ve bu işte yalnız olduğunu söyleyebiliriz komiserim."
"Rapor halinde masamda istiyorum." dedi Kerem.
Mermi kovanları toplandı. Balistik incelemeye gönderildi. Komiser Kerem evine döndüğünde tek istediği o gaddar, aşağılık herifin bulunmasıydı. Tek umudu o mermilerin çıktığı silahın daha önce kullanılmış olmasıydı. Bütün gece gözlerinin önünden gitmedi küçük Ali’nin yüzü. Küçük kalbinde açılan o yara. O yaranın acısına direnirken akıttığı gözyaşları… Nereye baksa gözlerinin önündeydi sanki. Sabaha kadar uyumadı, uyuyamadı. Kurdu kafasında o geceyi. Her başa aldığında içi bir kez daha yandı. Her seferinde bir kez daha vurdu sanki Ali'yi. Bu onun üzüntüsünü, sinirini katlandırıyordu içinde. Bütün kurguları bir araya getirdi tekrar. O geceye gitti. Katilin yerinde sanki o varmış gibi. Mırıldanıyordu bir yandan;
"Saat çok geç. Sokakta göze çarpabilecek cani bir adam. Görülmemiş olabilir eve apartmana girerken. Ama işini iyi yaptığını düşünürsek, bu herif caniliğini toplum içinde saklayabilmekte de iyi olabilir. Normal biri gibi girdi belki içeri. Yukarı kadar çıktı. Daireye ulaşana kadar eldiven takamazdı. Muhtemelen asansörü kullanmadı. Asansör kapısında bırakacağı parmak izi yüzünden yakalanmak istemezdi böyle büyük bir katil. Böylelerinde egoist davranışlar en üst düzeyde olur! Kapıyı nasıl açtı? Nasıl açtı?" Delirmiş gibiydi Kerem. Hızlı hızlı tekrar edip durdu. Elinde 4 kurşundan gelecek balistik raporundan başka bir şeyi yoktu çünkü. Bir katili oynayıp olayı çözmeliydi. Gelirken getirdiği hüznü ve isyanını da koydu ceketinin cebine, geldiği gibi çıktı tekrar evinden. Bu cinayetin peşini bırakmamaya söz verir gibiydi yüzü.
Olayın yaşandığı eve girdi. Oynatmaya başladı kafasında o geceyi ve oynamaya; "İçeri girince ne yaptı peki? Köpeği görmedi başta. Çabucak yatak odasına gitti. İki kurşun. Biri babaya biri anneye. Köpek üzerine geldi. Birden tepki verdiği için nişan alamadı. Köpek de çabuk davranıyordu. İki defa ateş etti üst üste garanti bir vuruş yapmak için. Belki de köşeye sıkıştığından. Çocuk o sırada her şeyden habersiz çıkmıştı odasından. Kurşunlardan biri köpeğin karnına diğeri de küçüğün tam kalbine geldi."
Belki de istemeden vurdu diye düşündü Ali'yi. Küçücük bir çocuk. Köpek için indirilen namlu, Ali'nin boyuna da ancak inebilirdi. Bu düşüncelerden kafasını sallayıp kurtulmaya çalıştı. Her ne olursa olsun. O bir katildi.
"Çocuk vurulduğunda bir eli salonun ışığını açan düğmedeydi. Yere düşerken açıldı. Bir çocuğu vurduğunu görünce panikledi mi? Yoksa fazla vakit kaybettiğinin farkında mıydı? Arkasında düşen köpeği unutup koştu. Belki de öldü sandı. Ama peşinden apartmanın kapısına kadar kovaladı onu belli ki." Sahipleri için o yara ile iki kat aşağı koşan, katilin peşine düşmüş o köpeği düşününce duyguları yine kalbini karıncalandırmaya başladı. Daha fazla bulunamadı orada.
Karakola döndü. Masasına oturdu. Tek umudu olan balistik sonucunu istedi yardımcısı Ahmet’ten. Umut vardı belki ama Ali'nin o minik bedeninden bile küçük bir umut. Kerem böyle birinin burda hata yapmayacağını biliyordu.
Ahmet raporu getirdi. Onun da yüzünde sinir ve hüzün hakimdi. Bu cinayet herkesi derinden etkilemişti. Cinayet değil bu seferki; bir aileyi yok eden kanlı bir katliam sanki. Gözlerine yansıyan o duygularla bıraktı raporu Komiser Kerem’in masasına. Göz göze geldiler komiseriyle. Kerem bir sonucu varılmadığını anlamıştı Ahmet’in gözlerinden. Yine de görevi, son kişi olarak o rapora bakmaktı. Rapora baktı ve tescil etti. Silah ile ilgili daha önce hiçbir kayda rastlanmamıştı. “Bu nasıl insan Ahmet? Hiç mi için acımadı be adam!” dedi. Konuşmak sanki içindeki öfkeyi bastırmaya yetecekmiş gibi.
O anda bir memur girdi içeri. Müsaade isteyip getirdiği haberi söyledi komiserine;
“Köpek uyanmış komiserim.”
Hasan BULUT
Posted via Blogaway
Posted via Blogaway
1 yorum:
Güzel olmuş kuzen sadece kelime oyunlarına çok yer ver noktası virgülü ile müthiş bir yazı adamı olursun sonuna bayıldım heyecanlilik ve devamlılık katmış devamı gelecek gb baglamissin tebrikler:))
Yorum Gönder